Deneysel soyut sanat yaklaşımımda her tuval, yaratıcılığın beklenmedik olanla buluştuğu bir oyun alanına dönüşüyor. Bu pratiğe olan tutkumun kaynağı, hiçbir önceden belirlenmiş kuralın maddenin ve hareketin saf ifadesini sınırlamadığı, tamamen özgür bir keşif alanıdır.

Sürecim genellikle bir fikirle başlar, ancak araçlar, renkler ve tuval arasındaki etkileşimlerle hızla tahmin edilemez bir yöne gider. Örneğin, boyayla doldurduğum balonları doğrudan yüzeye patlatarak dinamik ve organik renk patlamaları yaratıyorum. Her bir darbe, anın ham enerjisini yakalayan benzersiz bir hikâye anlatıyor.
Ayrıca, boya üflemek için bir hava kompresörü kullanmayı seviyorum. Bu yöntemle hareketi ve özgürlüğü çağrıştıran akışkan ve tahmin edilemez şekiller oluşturuyorum. Bu teknik, dokularla ve katmanlarla oynamama olanak tanıyor ve canlı, hareketli kompozisyonlar ortaya çıkarıyor.
Yaklaşımımın bir diğer önemli yönü, günlük nesneleri yaratıcı araçlara dönüştürmek. Mandallar, tornavidalar, elekler... Bu nesneler atölyemde yeni bir hayat buluyor; boya çizmemi, kazımamı, püskürtmemi ya da germemi sağlıyor. Beklenmedik araçların kullanımı süreci zenginleştiriyor ve genellikle şaşırtıcı sonuçlar ortaya çıkarıyor.

Son olarak, manuel püskürtme, duyguları ve fiziksel enerjiyi doğrudan esere yansıttığı için favori tekniklerimden biri olmaya devam ediyor. Rastgeleliği ve kusuru kucaklarken kişisel bir iz bırakmanın bir yolu bu.
Her bir deneyim, madde ve hareket, niyet ve rastlantı arasındaki etkileşimi anlamaya bir adım daha yaklaştırıyor. Deneysel soyut sanat benim için sürekli bir arayış, sanatçı, madde ve şimdiki an arasında bir diyalogdur. Her bir eserin bir macera, bir sürpriz ve renk ve dokuda dondurulmuş bir duygu olduğu bu evreni keşfetmeye sizi davet ediyorum.